hayatcemresi
1.58K subscribers
151 photos
37 videos
41 links
Download Telegram
Es selamu aleykum kardeşlerim, bu sayfanın kıymetli müdavimleri! 🌺

Tekabbelallâhu minnâ ve minkum (Allah celle celaluhu bizden ve sizden kabul buyursun).
Bayramınız mübarek olsun.

Çok mübarek çok güzel günler bu günler. Rabbimizin bizlere ikramı Cennet esintileri adeta.
Kurbanlarımız şayet Rabbimiz isterse en sevdiklerinizi bile onun yoluna adayıp vazgeçeceğimizin işaretleri. Rabbim Kurban bilinciyle yaşatsın ömrümüzü ve Kendisine adanmış bir ömürle bitirsn dünya hayatımızı ve ebedi durağımızı Firdevs yapsın amin.

Gelin Kurbanlık hayvanlarla ilgili bir bilgi yer alsın bu yayınımızda.

🐑 KURBANLIK HAYVANLAR CENNETE GİDER Mİ?

🐑 Toplum arasında, kurbanlık hayvanların cennete gittikleri, ahirette cennet hayvanlarından olacakları ve kıyamet gününde bu hayvanlara binileceği inancı mevcuttur.

🐑 Bu inançlara dair delil olabilecek güvenilir hiçbir rivayet bulunmamaktadır. Evet, sırattan geçerken kurbanlık hayvanlara binileceğini veya bu hayvanların şu an cennette olduklarını ifade eden bazı rivayetler gelmişse de bunların hiçbirisi sahih değildir. İbnul Arabi, İbn-i Salah, Münavi, Acluni (Keşful Hafâ’da) İbn Hacer, Elbani gibi alimler bu rivayetlerin zayıf olduğuna hükmetmişlerdir.

🐑 Nebe suresinin sonunda geçen ‘’O gün kafir:
‘Keşke ben toprak olsaydım’ der’’ ayetinin tefsirlerinde anlatılmaktadır ki, kıyamet günü dünyada yaşamış olan hayvanlar arasında kısas alındıktan sonra hayvanlar toprak olacaklar ve o zaman kafir kimse: ‘’keşke ben toprak olsaydım’’ diyecek.

🐑 Toprak olacak hayvanların içine elbette ki kurbanlık hayvanlar da girer, onlar da toprak olacaklardır. Kurbanlık hayvanların bundan istisna edilebilmeleri için sahih bir delil olması gerekir ki böyle bir delil bulunmamaktadır.

@hayatcemresi

____
İnstagram 👉 @hayatcemresi_
•~━━━➳༻✿✿༺➳━━━~•
CİNLE GEÇEN BİR DİYALOG

Sabah akşam zikirlerinde de yer alan ve günde 100 kez okunan ve ayrıca sabah ve akşam namazlarının farzını selamlar selamlamaz 10 kez okunan
🌿 لا إله إلا الله وحده لا شريك له له الملك ، وله الحمد ، وهو على كل شيء قدير.

Zikrine dair dikkat çeken yaşanmış bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce zikrimizin manasını hatırlayalım:

"(Zatında kendisine özgü fiil ve sıfatlarında ve ibadet edilmede) bir olup hiçbir ortağı olmayan Allah'tan başka (hak) ilah yoktur. Bütün mülk sadece O'na aittir. Bütün hamdler sadece O'na aittir. O her şeye güç yetirendir"

Hadiste şöyle geçer:
“Bu zikri günde yüz kere söyleyen, on köle azad etmiş kadar sevap alır. Bununla ona yüz hasene yazılarak ondan yüz günah silinir. Akşamlayıncaya kadar o gün şeytandan korunur. Bundan daha çok amel işleyen bir kimseden başka hiç kimse onun getirdiğinden daha faziletlisini getirmez.”
Buhâri (4/95), Muslim (4/2071)

Abdusselam Bali isimli Mısırlı bir Alimin başından şöyle bir hadise geçer. Kendisi bir dönem rukye işi ile uğraşmıştır. Bir defasında çok hasta birisine okuyorken rukye yaparken şöyle bir durumla karşılaşıyor:

Hastada çok zararlı bir ifrit cin var ve hastadan çıkmıyor. Şeyh okudukça ifrite bu okumalar kırbaç etkisi yapıyor en son dayanamayıp Şeyhe diyor ki:
"Tamam çıkacağım ama bir şartla."
Şeyh şartın nedir? deyince:
"Bu hastadan çıkıp senin vücuduna gireceğim diyor."
Şeyh: "Tmm haydi gir" diyor.
Şeyh bekliyor hadi çık deyince cin ağlamaya başlıyor ve şöyle diyor:
"Senin içine giremiyorum."
Şeyh sebebini sorunca cin diyor ki:
"Sen 100 defa
🌿 لا إله إلا الله وحده لا شريك له له الملك ، وله الحمد ، وهو على كل شيء قدي
zikrini okumuşsun bu sebeple senin vücuduna giremiyorum etrafında bir sur var girmeme engel oluyor diyor.
(Musa Ebu Cafer hocanın anlatımından)

Bunun ne muazzam bir koruma olduğunu görüyor musunuz. O halde bu yayını okuyan herkes bundan sonra bu zikre yapışsın.
Kardeşlerim! Rabbimiz bize öyle korunaklar vermiş ki sadece dilimizin hareketi bile bakın bunları elde etmek için yeterli elhamdulillah Allahuekber!
Zikrimizin okunuşu alttaki videoda.
Rabbim! Dilimizi zikirden mahrum bırakma bizleri bunda muvaffak kıl amin.

@hayatcemresi
____

İnstagram 👉 @hayatcemresi_
•~━━━➳༻✿✿༺➳━━━~•
ÂŞÛRÂ ORUCU

Buhari'de geçen hadiste Aişe (radiyallahu anha) der ki:
“Nebi  ﷺ Âs‌ûrâ günü (10 Muharrem) oruç tutmayı emrederdi. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra isteyen oruç tutardı isteyen tutmazdı.”

Rasûlullah ﷺ şöyle buyurdu:
"Âşûrâ günü orucunun öncesindeki sene(nin küçük günahlarına) kefâret olmasını Allah'tan ümit ederim."
(Muslim, hadis no:1162)

"Âşûrâ orucu geçmiş bir senede işlenen küçük günahların tamamına kefaret olur, büyük günahlara ise olmaz.
Şayet Aşura orucu sahibinde kefaret olacağı ne küçük ne de büyük bir günah bulamazsa o halde bu oruç sebebiyle kişinin hasenatı (iyilikleri) ve dereceleri artırılır.
Şayet bu oruç, sahibinde büyük günah/günahlar bulursa bu günahları hafifletmesi umulur."
(Bkz: Şerhun Nevevi ala Muslim, 3/113 ve 8/51)

Zuhri (rahimehullah) seferde iken Âşûrâ orucu tuttuğu görülünce ona:
“Sen Ramazanda seferdeyken oruç tutmadığın halde niçin bugün oruç tutuyorsun” denilmiş, O da:
“Çünkü Ramazanın başka günlerde kazası var, ama Âşûrâ’nın ise vakti geçiyor” demiştir.

İbn Receb el-Hanbeli (rahimehullah) der ki:
“Fazileti sebebiyle Aşura günü oruç tutmak Nebiler (aleyhimusselam) arasında bilinirdi. Nuh ve Musa (aleyhimesselam) bu günde oruç tutmuşlardır”

Bize ulaşan hadislere binaen öğreniyoruz ki Âşûrâ orucunu tek değil de öncesi veya sonraki günle beraber veya hem öncesi hem sonrasındaki gün ile beraber tutmak daha faziletlidir
Bunlardan hangisinin en müstehab/en faziletli olduğu ise ilim ehli arasında ihtilaflı bir konudur

Âşûrâ orucunu tek tutmaya da bir engel yoktur.

Allâme Şeyh Süleyman Ulvan (Allah onu esaretten kurtarsın) yahudilere muhalefet için ömürde bir defa Âşûrâ orucunun tek tutulmamasının, öncesi veya sonrasındaki gün ile beraber tutulmasının bu muhalefet için yeterli olduğunu söylemektedir.

Bu yıl Âşûrâ günü yani Muharrem ayının 10'uncu günü 8 Ağustos 2022 Pazartesi gününe denk geliyor. Aşura günü Pazartesi olduğu için bu günün orucu hem Aşura orucu hem de Pazartesi orucu niyetiyle tutulabilir bu şekilde bi iznillah her iki oruç ecri de alınmış olur.

Âşûrâ orucunu kazası olanlarda tutabilir. Ancak Âşûrâ orucu özel olarak fazileti bildirilmiş bir oruç olduğu için en doğrusu bu günü ihtiyaten, kaza orucu olanların da nafile niyeti ile tutmalarıdır.

@hayatcemresi
____

İnstagram 👉 @hayatcemresi_
•~━━━➳༻✿✿༺➳━━━~•
KUR'AN OKUNURKEN KONUŞULUR MU?

Kur'ân hem okunmak, hem dinlenilmek, en önemlisi yaşanmak için var. Kur'ân'ı dinlemenin önüne saygı adı altında yıllarca engeller konulmuş. Keza okumanın önünde de benzer engeller var. Hani hep anlatılır Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi Kur'ân'a saygısından, Kur'ân'ın olduğu odada sabaha kadar oturmuş, Kur'ân'a saygısızlık olmasın diye ayaklarını uzatıp yatmamış. Atalarımızın Kur'ân'a saygısı büyükmüş, onların saygısını takdir ediyoruz ancak Kur'ân'a saygı onu yükseklerde tutmak, bulunduğu odada yatmamak, ayaklarını uzatmamaktan ziyade asıl onu hayatımıza rehber kabul etmekle, içindeki buyruklara uymakla gerçekleşir.

Yine bir diğer saygı türü Kur'ân okunduğu zaman konuşulmaması. Buna da delil olarak
"Kur'ân okunduğu zaman, hemen susup onu dinleyin, umulur ki, rahmete nâil olursunuz."
A'raf suresi 204.ayet gösteriliyor. Ancak ayetin nüzul sebebine bakıldığında, cemaatle kılınan namazlarda Allah Rasulü'nün (sonrasında ise namaz kıldıran imamların) okuduğu Kur'ân'ı, dinlemekle veya hutbede okunan Kur'ân'ı dinlemekle alakalı olarak indiğini öğreniyoruz. Zira sahabe henüz İslamı, rükünlerini öğrenme aşamasında iken, cemaatle namaz esnasında, Allah Rasulü (sallâllahu aleyhi ve sellem) Kur'an okurken O'nunla beraber okuduklarını, O'nun gibi demeye çalıştıklarını, veya birbirleri ile konuştuklarını, namaz esnasında selamlaştıklarını, kendilerine verilen selama karşılık verdiklerini, hatta namaza geç kalan ve sonradan yetişenlerin cemaatte namazda olan arkadaşlarına kaç rekat kıldıklarını sorduklarını öğreniyoruz.

Ayetin inişi ile beraber bu davranışlar yasaklanıyor, susmaları ve Allah Rasulü'nün(sallâllahu aleyhi ve sellem) okuduğu Kur'an'a kulak vermeleri emrediliyor. Kurtubi'nin tefsirinde Nakkaş'ın söylediğine göre, bütün tefsir alimleri bu dinlemenin farz ve farz olmayan bütün namazlarda dinlemekle alakalı olduğunda icma etmişlerdir.(1)

Ancak genel olarak Kur'an'ı dinleyip merhamete mazhar olmak için okunduğu her yerde dinlemek sünnettir ve böyle yapmak tavsiye olunmuş, hoş görülmüştür. Ama sair zamanlarda ve yerlerde Kur'ân'ı dinlemeye bu ayet engel değil. Zira hep engel olarak algılanmış.

Tuvalet ve banyo hariç her yerde, herhangi bir iş yaparken, otururken, yatarken, arabada, evde Kur'an dinlenebilir. Dinlenirken saygısızlık kastı ile konuşmak değil, konuşmak gerektiği zaman, dinlenirken konuşulabilir. Kur'ân hayatın kendisidir, hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır, her yerde okunmalı ve dinlenmelidir. A'raf/204.ayet delil getirilerek Kur'ân'ı dinlemekten uzaklaştırılmışız. Sanmışız ki Kur'ân okunurken kesinlikle konuşulmaz, bunu gerçekleştiremediğimiz için de Kur'ân'ı dinlemekten uzaklaşmışız. Ayeti yanlış anlayarak Kur'an'la aramıza setler çekmiş, Kur'an'la irtibatımızı zorlaştırmışız.

Halbuki Kur'ân bizim ayrılmaz bir parçamız olmalı, kulaklarımız yalnız onu dinlemeli, ruhumuza işlemeli, ruhumuza kasteden bizleri uyuşturan müzikler, şarkılar değil beynimize Kur'ân yerleşmeli, dilimizde Kur'ân yer etmeli.

Zaten Kur'ân dinlemeye alışmışsanız, Kur'ân sizde bağımlılık yapar, içinize işler, dinlemediğiniz zaman onu arzularsınız, susuz kalmış bir yolcu gibi Kur'ân'a susarsınız ve onu dinlemeden duramazsınız. Beyninizde yankılanır, onu terennüm etmeye başlarsınız, anlamıyorsanız onu anlamaya karşı içinizde bir iştiyak hissedersiniz ve dinlediğinizi anlama gayretine girersiniz. İşte bu durum bağımlılıkların en zararsızı, aksine hem dünyamız hem de ahiretimiz için en kazançlısı ve dolayısı ile insanı en mutlu eden bağımlılık çeşitlerinden birisidir.

"İmam Ahmed'in Ebu Hureyre (radiyallahu anh)' dan rivayetine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın kitabından bir ayet-i kerimeyi dinleyen bir kimseye katlanmış olarak bir hasene yazılır. Kendisi bir ayet okuyacak olursa, Kıyamet günü bu onun için bir nur olur." (2)

Seleften bazıları şöyle der:
"Rahmet Kurân'ı dinleyen kimseye ulaştığından daha çabuk hiçbir kimseye ulaşmaz."
(Bakınız; el-A'raf /204)
Yıllar önce Kahire'ye gittiğimizde, orada bir durum beni çok şaşırtmıştı. Caddeler sokaklar Kur'ân sesleri ile doluydu. Bizim ülkemizde mağazalarda, marketlerde, dükkanlarda, ve bir çok mekanda bangır bangır müzik çalarken orada dinlenilen, dinletilen Kur'ân'dı.

Yukarıdaki ayetin Kur'ân'ı dinlemeye,daha doğrusu Kur'an'ı dinlerken gerek duyulduğunda veya konuşmak istenildiğinde konuşmaya engel olmadığını bilelim. Saygısızlık kastı olmadan, Kur'an okunurken gerek duyulduğunda konuşulabilir, ancak laubali hal ve hareketler bitmek bilmeyen konuşmaların olduğu, dinlenilen Kur'an'ın duyulamadığı, anlaşılamadığı bir ortamda isek dinlediğimiz Kur'ân'ı kapatıp ortamın sakinleşmesini beklemek daha uygun olur, çünkü bu tavırlar hoş görülmemiş, Kur'ân'a karşı sui edep olarak nitelendirilmiştir.

Saygısızlık kastı derken şu ayette belirtilen durumdakilere benzememek gerektiğini belirtmek isterim:
"İnkâr edenler: "Bu Kur'ân-ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki üstün gelirsiniz" dediler."(3)

Kaynak gösterdiğim Said Havva ve Seyyid Kutub tefsirlerinde birbirleri ile konuşan iki sahabiden ve yanlarında Kur'an okuyan başka bir sahabiden bahsediliyor. Konuşanları, "Kur'ân okunduğu zaman, hemen susup onu dinleyin..."ayetini hatırlatarak, onları uyarıp susmalarını, okunan Kur'an'ı dinlemelerini söyleyen başka bir sahabiye karşılık olarak; Konuşan sahabilerin, bahsi geçen ayetin namazda okunan Kur'an'ı dinlemekle alakalı olduğunu hatırlattıkları bir diyalogdan da bahsediliyor.

Kur'ân'ın olduğu odada saygısızlık kastı olmaksızın (mümkünse Kur'ân'a doğru olmadan) yatılabilir, ayak uzatılabilir. Kur'anla aramıza konulan engelleri kaldırmalı, onu yeniden hayatımızın merkezine, hayatımızın içine almalıyız.

Kur'an'a saygının onu dinlerken hiç konuşmamakla, bulunduğu yerde yatıp uzanmamakla değil, Kur'ân'ı hayatımıza aktarmakla, onun içindeki emir ve yasaklara tavsiyelere uymakla gerçekleştiğini unutmamalıyız.

Saygı adı altında hayatımızdan uzaklaştırdığımız Kur'ân ile yeniden hem hal olmalıyız. Rabbimiz bizden Kur'ân'a uymamızı, onu hayatımıza hakim kılmamızı istiyor, yanlış bir saygı anlayışı ile Kur'ân'dan uzaklaşmamızı istemiyor Allahu A'lem...

"Allah, ayetleri birbirine benzeyen ve yer yer tekrar eden Kitab'ı, sözlerin en güzeli olarak indirmiştir. Rabb'lerinden korkanların bu Kitap'dan derileri ürperir; sonra hem derileri hem de kalpleri Allah'ın zikriyle yumuşar. İşte bu Kitap, Allah'ın doğruluk rehberidir; O'nunla dilediğini doğru yola iletir. Allah kimi de saptırırsa, onu doğru yola eriştirecek kimse bulunmaz." (4)


سُبْحَانَكَ الّلهمّ وَ بِحَمْدِكَ اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلَهَ اِلاّ اَنْتَ اَسْتَغْفِرُكَ وَاَتُوبُ اِلَيْكَ
“Subhaneke Allahumme ve bihamdike eşhedu en la ilahe illa ente estağfiruke ve etubu ileyke”
“Allah’ım! Seni her türlü noksanlıklardan tenzih eder, hamdimi sana takdim ederim. Senden başka hiçbir ilah bulunmadığına şehadet ederim. Senden mağfiret diliyor ve sana tevbe ediyorum.” (5)

___
(1) Fizilail Kur'an A'raf suresi tefsiri, ilgili ayet.
Ayrıca
el-Esas fi't-Tefsir 5.cilt A'raf suresi 204.ayetin tefsiri ve ayetin açıklamalarına bakılabilir.
(2) el-Esas fi't-Tefsir 5.cilt syf:428
(3) Fussilet suresi 26.ayet meali
(4) Zumer suresi 23.ayet meali
(5) Tirmizi, deavat: 38

@hayatcemresi

____

İnstagram 👉 @hayatcemresi_
•~━━━➳༻✿✿༺➳━━━~•
•~━━━➳༻✿✿༺➳━━━~•
FİTNE NEDİR?

FİTNE, insanın özünü, hakikatini, doğru ve samimi olup olmadığını ortaya çıkaran imtihan/sınanma vesilesi her şeydir.

Altın madenindeki yabancı maddelerin ayrılıp saf altının ortaya çıkması için altını ateşe sokmak fitne kelimesi ile ifade edilmiştir. İşte fitne kelimesinin aslı budur. Fitneyi imtihanı bunun üzerinden anlayıp tefekkür etmek gerekir.

Rabbimiz Kur'an'ında şöyle buyurur:
"Bilin ki mallarınız da, evlâdlarınız da ancak birer fitnedir (imtihan sebebidir), (asıl) büyük mükâfat ise şübhesiz Allah katındadır."
(Enfal suresi 28.ayet meali)

Görüldüğü gibi insan için en sevimli kıymetli olan iki şey fitne olarak nitelenmiş. Bunlar bize verilmiş emanetlerdir. Ve bunlara olan sevgimiz bağlılığımız hiçbir zaman bize Allah ve Rasulü aleyhisselam'ın sevgisinden daha önce gelmemelidir. İtaatimiz önceliğimiz sadece Rabbimizin rızası olmalıdır.

Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadislerinde şöyle buyurur:
“Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne sebebi bırakmadım.” (Buhârî, Nikâh 17; Muslim, Zikir 97, 98. Ayrıca bk. Tirmizî, Edeb 31; İbni Mâce, Fiten 31)
Burada ise kadınların erkekler için fitne yani sınanma sebebi olduğu geçmektedir. Bu fitnenin mahiyetini yaşadığımız toplumda kadınların hallerine bakarak anlamak zor olmasa gerek. Daracık ve dikkat çeken kıyafetleri, açık saçık halleri ile erkekleri günaha zinaya çağıran kadınlar günümüzün en büyük fitnelerinden.

Yine bir hadiste Efendimiz aleyhisselam Ahlâs, Serrâ ve Duheymâ Fitnelerinden bahseder. İlk ikisi yaşanmış Duheymâ fitnesi ise günümüzde var olan ve Deccal'in çıkışına çok az kalaya kadar sürecek olan ve her insanın az çok etkileneceği büyük ve kapsamlı bir fitnedir.
Hadiste geçen, kişinin mü'min olarak sabaha erip, kafir olarak akşama erdiği duruma sebep de işte bu Duheymâ fitnesidir.
Günümüzde bazı alimler bu fitneyi internet olarak görmektedirler. İnsanlar ellerindeki gönüllü kelepçeleri olan akıllı telefonları ile nerede ise gün boyu internetle beraberler. İyi yanlarının yanında saptıran dinden uzaklaştıran yuva yıkan ahlakı bozan etkileri hepimizin malumu.

Lut kavminin lanetlenmiş işini de yine internetle yaymakta buranın üzerinden gruplaşmakta taraftar toplamaktalar. Bu saptırıcı ahlaksız güruhun gençlerin ve çocukların fıtratlarını bozma çabalarına üzülerek içimiz kan ağlayarak şahitlik etmekteyiz.
Tv dizileri filmler ve bu çirkin eylemi cazipmiş normalmiş gibi gösteren şarkılar klipler de yine internetle insanlara ulaşıyor zehirliyor.

Her namazda son oturuşta selamdan önce yapılan dualarda 3 büyük fitneden Rabbimize sığınırız. Mealen bu dua şöyledir:
"Allah'ım! Kabir azabından Sana sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden Sana sığınırım. Hayat'ın ve ölüm'ün fitnesinden Sana sığınırım. Allah'ım! Günahtan ve borçtan Sana sığınırım."

Görüldüğü gibi Mesih Deccal hayat ve ölüm de insan için birer fitne sınanma sebebidir. Mesih Deccal kıyametten önce çıkacak Allah'ın izni ve dilemesi ile insanüstü özellikleri olan yağmur yağdırmak ölüleri diriltmek vs. Bunlarla ilahlık iddasında bulunacak ve çoklarının İslamdan kopmalarına sebep olacak çok büyük bir fitnedir.

Hayat fitnesi çok çeşitli imtihan sebeplerini içinde barındırır ki üstte bir kaç örnek yer aldı.
Ölüm fitnesi ise son anımızda şeytanın musallat olup imanımızı bizden almaya çalışacağı şiddetli bir fitnedir. Hadisteki bu dua ile bunlardan Rabbimize sığınırız. Bu duayı yapmayanlar bilsinler ki bu büyük fitnelere karşı çok önemli bir tedbiri ihmal etmektedirler.

Fitnelerin yağmur gibi yağdığı şu günümüzde Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'in çokça yaptığı şu duada mutlaka dualarımızda yer bulmalı:

يا مقلّب القلوب ثبت قلبي على دينك "

Yâ mukallibel kulûb, sebbit kalbî alâ dinik"

("sebbit" kelimesindeki "s" harfi peltek)

“Ey kalpleri evirip çeviren (Allah'ım!) Kalbimi dinin üzere sabit kıl”
_____
NOT: Bu yazıyı ve günümüz fitnelerini sahih kaynaklarla ve örneklerle dile getiren önemli ders videolarını ve selamdan önce okunan üstteki duanın olduğu yayınımı instagram hesabımda profilimde öne çıkanlarda FİTNE başlığında her zaman bulmanız, bunlara ulaşmanız mümkün.

@hayatcemresi

____

İnstagram 👉 @hayatcemresi_
•~━━━➳༻✿✿༺➳━━━~•